HERKES ESKİ BAKAN LÜTFULLAH KAYALAR’IN YILLAR ÖNCE YAPTIĞI BU KONUŞMAYI PAYLAŞIYOR

HERKES ESKİ BAKAN LÜTFULLAH KAYALAR’IN YILLAR ÖNCE YAPTIĞI BU KONUŞMAYI PAYLAŞIYOR

Döneminin aktif ve etkili siyasetçilerinden Lütfullah Kayalar’ın, yıllar önce yaptığı bir konuşmasında bu günün Türkiye’sinde yaşananların mesajını veriyor nitelikte. Kayalar’ın şu ifadeleri bu günün Türkiyesi’nde yaşananları özeti gibi..

Aslında güncel olarak yaşadığımız problemler ekonomik sorunlardan kaynaklanıyor gibi görünse de Türkiye’nin problemleri özünde ekonomide yaşanan daralmalar değildir. Sıkıştığımız nokta dünya ile entegrasyonumuzun gecikmesi ve modernleşmemizin tamamlanamamasıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başarılı hizmetlere imza atan bakanlarından olan Lutfullah Kayalar’ın, TBMM kürsüsünden yıllar önce gerçekleştirdiği konuşma, başta devlet ve millet kavramları olmak üzere, ülkemizin yaşadığı sorunların o gün den bu güne tespiti noktasında tarihe ışık tutuyor. O gün bu günü söyleyen usta siyasetçinin yarına dair söyleyecekleri de bu anlamda önem arz ediyor.

 

- Türkiye köklü bir değişim yaşamak zorundadır

ANAP Milletvekili hüviyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden seslenen Kayalar, farklı platformlarda Türkiye’nin değişiminden bahsettiğini hatırlatarak, daha demokratik, müreffeh ve huzurlu Türkiye gerçeğine vurgu yapıyor.

“Türkiye köklü bir değişimi yaşamak zorundadır” ifadelerine yer veren Kayalar’ın o gün günümüz Türkiye’sine mercek tutan konuşması şu ifadelerden oluşuyor:

“Mecliste, basında ve kamuoyunda olmak üzere birçok defa Türkiye’nin değişiminden bahsettim. Her defasında konumuz daha demokratik, daha müreffeh ve daha huzurlu Türkiye oldu. Yaşadığımız şu son günler ve olaylar bu konuyu bir kez daha işlememizin sebebidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye köklü bir değişimi yaşamak zorunda. Rejimi yeniden şekillendiren, siyaseti tekrar kutsal kılan, insanların devlete, devletin insanlara bakışını başka türlü yapan büyük bir değişimi yaşamak zorundadır.”

 

- Türkiye’yi değişim dalgasına iten iki olguya işaret ediyor

 

Bakan Kayalar, “İki olgu Türkiye’yi bu değişim dalgasının içine doğru itiyor. Biryandan dünyada yaşanan küreselleşmenin gittikçe güçlenen dürtüleri, diğer yandan otoriter devletçi yönetimlerle kalkınma paradigmalarının kesinlikle sona ermiş olması” ifadelerine konuşmasında yer veriyor.

“Ama ne yazık ki dünyada devletçi yönetim mantığının hala esiri kalan az sayıdaki ülkelerden birisi Türkiye’dir” diyen Kayalar’ın şu sözleri oldukça dikkat çekici: “Ülkemizin bu müzmin hastalığı bilhassa son yıllarda tekrar en bariz şekilde nüksetmiştir. Türkiye rahmetli Turgut Özal’ın 5-6 yıl önce yaptığı reformlar sayesinde liberalleşerek doğu bloğu ile birlikte değişim sürecine giren bir ülke olmaktan bir anlamda kurtulmuştur. Bu nedenle o günkü halk hareketlerinin Türkiye’de bir yansıması olmamıştır.”

 

- Problemler ekonomik gibi görünüyor ama…

 

Lütfullah Kayalar, o günün Türkiye’sinde güncel olarak yaşanan problemlerin ekonomik sorunlardan kaynaklanıyor gibi görünmesine karşın Türkiye’nin problemleri özünde ekonomide yaşanan daralmalar olmadığına vurgu yapıyor.

“Sıkıştığımız nokta dünya ile entegrasyonumuzun gecikmesi ve modernleşmemizin tamamlanamamasıdır” diyerek küreselleşmenin dünyadan Türkiye’ye doğru tek yönlü yaşanması ile Türkiye’den dünyaya doğru açılımın yeniden yavaşlamasına işaret eden Kayalar, o günlerde ülkemizin bu günleri atan şu ifadeleri oldukça manidar: “Süreklilik kazanan ekonomik darboğazların tersine Türkiye ekonomik açıdan çok şanslı ve güçlü ülkelerden biridir. Bu bir Türk’e Türk propagandası değildir. Dünyanın da gördüğü ve söylediği bir gerçektir.

Ama yine dünyanın gördüğü bir başka gerçek de bir türlü rasyonelleşmeyen yönetim anlayışımızdır. Bir türlü güvenilir olmayan siyasetimizdir.

Çok farklı ekonomik tablolara uyum sağlama yeteneği ilerlemiş, yurt içinde yurt dışında kendini dünya ile yarışta hisseden iddialı, sempatik, bilgiye değer veren bir müteşebbis ordusuna ve işçisine sahip olan Türkiye’mizde günlük derdimiz ekonominin güncel sıkıntılarıdır. Ama asıl derdimiz rejimin hastalıklarıdır. Derdimiz, yaşına rağmen bir türlü erginleşip olgunlaşamayan, hala vesayete mazhar yaşayan demokrasimizdir. Derdimiz, benzi solgunlaşmış devlet aparatı ve onun etrafında dönen sessiz bürokrasimizdir. Nefesi tıkanmış adalet sistemimizdir. Derdimiz, öksüz, bir köşede unutulmuş bireysel hürriyetlerimizdir. Derdimiz, üstünlüğünü nereye terk ettiğini kendinin de bilemediği hukukumuzdur. Derdimiz yaratıcılığı ve bilgiyi ön plana alamayan, çağdaşlaşmayı fikirlerin özgürlük içerisinde gelişmesinde değil şekilde ve şüphede arayan eğitim sistemimizdir. Bu dertlerimizi daha da sayabilirim. Problemlerimizin bazıları bunlardır. Ve bu problemlerimizi bilen, gören, duyan ve yaşayan ama değiştiremeyen, daha iyisini öneremeyen, önerdiğinde buna halkı inandıramayan siyasetimizdir, sistemimizdir.”